Açıklama

Bay Vitali ve Zekâ

Yıl 1999. Depremden bir ay öncesi…
Ersin arabasını değiştirmek istiyordu. Zevklerimiz zaten hemen hemen aynı, hatta bazen tıpkıdır. Zevkimize ve kesemize uygun bir araç bulmuş, telefon etti. “Vakko’dan bir Suzuki vitara satılıkmış. Bankadaki paramız yetiyor ama vadesini de bozdurmak istemiyorum. Bir tanıdığın var mı, biraz beklerler mi?” diye konuştuk.

Telefonu tam kapattım, daha düşünmeye fırsatım olmadı. Divan’daki ofisimin kapısının önünde Allah rahmet eylesin Bay Vitali belirmesin mi?

“A! Bay Vitali” dedim. İnsan şaşırıyor!

Tebessümle odama buyur ettim. Koltuğa oturmadan önce; “Neden şaşırdınız?” diye sordu. Ben de kapıda belirdiğinde telefonda eşimin olduğunu, Vakko’dan bir ilanda satılık orijinal bir jeep okuyup, beğendiğini, almak istediğini, vade gününü beklerler mi acaba, bir tanıdığın var mı, diye sorduğunu söyleyince. Tebessüm etti. “Yabancı değilsiniz, tabii beklerler.” dedi ve hemen müdürüne telefon edip, talimatı verdi. Kendisine teşekkür ettim.

Üzerimde bordo, pek görülmedik, özgün dokuma bir İskoç şalım vardı, Anne & Adam Thomsons'un hediyesi. İlgisini çekti. Çok beğendiğini söyledi, inceledi. “Modelini alayım, çocuklara yaptırtayım.” diye gözleri parladı. Birlikte tebessüm ettik. Mutlu oldum tabii. Biraz oturdu, sohbet ettik.

Sohbet ederken arkamdaki nişlerin bir katında duran Haydar dedemden yadigar kahve fincanına gözü takıldı. Ben çalışma hayatım boyunca ofisime evimden aile yadigarı bir iki parça getiririm. Kendimi evimde hissederim. Bir tatile çıkarken de kaldığımız otellerde aynısını yaparım. Bir fotoğraf, bir obje, bir kitap… Bana, köklerime ait olan… Bu bana hem rahatlık verir, hem ofisimi ziyaret eden kişiye beni, kültürümü, köklerimi yansıtır. Hem de ofisimi, evimi ziyaret edenlerin seçici gözünü bana anlatır. Osmanlı - Cumhuriyet dönemi sanat ve iş tarihin içindeki dedemin kahve fincanı ve altındaki anneannemden yadigar örtü Sevgi (Gönül) Hanım’ın da dikkatini çekmişti.

Bay Vitali ile sohbetimiz daha çok onun sorularına cevabım ile idi. “Hangi gazeteleri okuyorsunuz?” diye sorduğunda “Hepsini.” dedim.

Güldü. "Zekice! Bu makama bu cevap yakışır. Tebrik ederim.” dedi.

Kendisini kapının dışına kadar geçirdim. Güzel, ilginç kısa ama çok verimli bir zaman dilimi yaşamış olmaktan mutluydum. Hayatımın her döneminde böyle Hızır’larım olduğu için Allah’ıma şükrederim.

O dönem Vakko’nun hem Bakırköy’deki fabrikası hem de Beyoğlu’ndaki o güzel, kültür ve estetik yansıtan mağazası duruyordu. Gerçi şimdi de Cadde’deki güzel evde zaman zaman o tadı yakalayabiliyor, eskilerden bir çalışan ile anılarımızı bazen tazeleyebiliyoruz.

Vakko’dan o defa elbise değil araba almış olduk. Böyle ilginç anılarla doludur hayat. Yine bir gün, bizim eve yakın Beymen’e uğradık. “Hikayen Varsa Satarsın” kitabını aldığımda, espri oldu. “Vakko’dan araba, Beymen’den kitap.” Hayatı böyle yaşamayı çok seviyorum ve hep Allah’ıma şükrediyorum. Çalışmak, okumak, dua etmek, kadir bilmek çok güzel, insana huzur veriyor ve gece mışıl mışıl uyuyorum.

Bay Vitali, Sevgi Gönül gibi güzel değerlerimiz artık anılarımızda... The Thomsons gibi... Bu güzel insanlar nur içinde yatsınlar.

"Akıllı - Zeki" makalemde geçen zekiye izdüşüm:

TDK’ya göre:
Akıllı, “gerçeği iyi gören ve ona göre davranan”.
Zeki, “anlama ve kavrama yeteneği olan”.

“Akıllı bir kadınla çalışmışsınız, akıllı olmalısınız.” Rahmi M. Koç, 1996
“Zeki olduğunuzu söylemişlerdir size. Çok zekisiniz.” Melih N. Şabanoğlu, 2018

https://www.rebooksandarts.com/makale/akilli-zeki

Rengigül Ural, 26 Temmuz 2020, Dragos günlerine doğru Suadiye

Fotoğraf: Anne & Adam Thomsons

Müzik: Coralie Clément - Mes fenêtres donnent sur la cour -
My balcony faces the yard