Açıklama

"Centaurea yaltirikii  - Peygamber Çiçeği"ni Koruyan Valimiz Sayın Doç. Dr. Zülkif Dağlı'ya Açık Teşekkürüm  

“Düzce Valisi Zülkif Dağlı, Gölyaka ilçesi Güzeldere Şelalesi yolu üzerinde yetişen ve endemik bitki olan 'peygamber çiçeği' için yol yapım ve genişletme çalışmalarını durdurup güzergâhı değiştirdi.” başlıklı Haber Global’in 26 Mayıs 2020 tarihli haberi şöyle devam ediyor: "Kente özgü olan ve Düzce Üniversitesi Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Necmi Aksoy tarafından keşfedilen, literatüre 'Peygamber Çiçeği' (Centaurea yaltirikii) olarak geçen bitki, Gölyaka ilçesi Güzeldere köyü yolunun 5 noktasında yetişiyor. Çiçek, her sene Haziran ayında açıyor. İl Özel İdaresi tarafından Gölyaka ile Güzeldere arasındaki yolun genişletme ve düzenleme çalışmalarını inceleyen Vali Zülkif Dağlı, 'Peygamber çiçeği'ne zarar vermesi ihtimaline karşı işi durdurarak, güzergâhın başka bölgeye kaydırılmasını ayrıca bitkinin olduğu alanların uyarı tabelaları ve Millî Parklar Şube Müdürlüğü ekiplerince korunmasını istedi. Vali Dağlı'nın talimatı üzerine Millî Parklar Şube Müdürlüğü ekipleri, bitkinin üreme noktaları üzerine 'Efteni Gölü Sulak Alan 2. Mutlak Koruma Bölgesi sonu kazı ve dolgu çalışması yapmak yasaktır' yazılı uyarı tabelaları asarak, çiçeği korumaya aldı. Ayrıca yine şube müdürlüğüne bağlı ekipler, bölgede devriye görevinde bulunarak, çiçeğe zarar verilmesini engelliyor. Düzce Valisi Dağlı, "'Peygamber çiçeği' Düzce'mize özgü endemik bir bitkidir. Sadece Güzeldere yolu üzerinde yetişiyor. Kayaların üzerine yetişen bir bitki. 30- 40 santimetre uzunluğunda sadece Haziran ayında 1 ay yetişen bir bitkimiz. Bu anlamda önemli çünkü dünyanın başka bir yerinde yok. Düzce Üniversitesi'nden bir hocamız vasıtasıyla bulunan bir çiçek." dedi. Bitkiye göre yol güzergahının yeniden yapılması talimatını verdiğini belirten Vali Dağlı, "Güzeldere yolunun genişletilmesi esnasından bu çiçeğin farkına bir kez daha varmış olduk. Bu çiçeğe göre bu yolun genişletilmesi ve dizaynının yapılması için talimatımızı verdik. Düzce Üniversitesi'nden hocamızla Millî Parklar Şube Müdürlüğü ekipleri çalışmalarını yapıyorlar. Biz şu an o bölgeyi yol yapım esnasında geçtik. Diğer tarafları yapıyoruz. O bölgede çalışma bittikten sonra burayı çiçeğin durumuna göre yapacağız. Bu çiçek gerçekten önemli bir bitkimiz. Fotoğraf sanatçıları için çok önemli. Çünkü hemen altında Efteni Gölü sulak bir alan. Güzeldere Şelalesi'ne yılda 10 binlerce ziyaretçi geliyor. Ziyaretçilerimiz Güzeldere Şelalesi'ne giderken hem Efteni Gölü'nü seyredecekler hem de bu çiçek hakkında bilgi alabilecekleri bir platform oluşturacağız. Tüm ziyaretçilerimiz bu güzellikten haberdar olacaklar. Bu anlamda bir proje çalışmasına başladık" diye konuştu.“  

 

Babam Faik Yaltırık’ın soyadının verildiği (Prof. Dr. Necmi Aksoy keşfetmiş, hocasının soyadını vermişti ve ziyaretimize gelmişti Faruk Pekin Bey ile afişi de bir kutu çikolata ile babama hediye etmişlerdi) Peygamber Çiçeği zarar görmesin diye yol çalışması durdurulmuş. Botanik kelimesinin bilinmediği dönemde hizmet vermiş olan babamın ruhu şad olmuştur. Babamın yetiştirdiği tüm akademisyenlere, botanik ve dendroloji camiasına, duyarlı davranışları olan tüm kurum, kuruluş ve kişilere teşekkür ederim. Botanik Tıp Tarihi'ne örnekler çoğalıyor. Sanırım babamın hocalarının, Edinburgh Royal Botanik Gardan’da yazılan Flora of Turkey'in yaratılmasına öncü olan Dr. P. H. Davis'in de ruhu şad olmuştur.  

Şimdi size "Peygamber Çiçeği"ni tanıtmak isterim: Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Botaniği Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Necmi Aksoy, 2006  yılında  İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Orman Botaniği Programı’nda yapmış olduğu “Elmacık Dağları (Düzce) Vejetasyon” adlı  doktora çalışmasında,  Düzce ili Gölyaka ilçesi sınırları içerisindeki Elmacık Dağları’ndan iki yeni bitki türünü keşfederek, Türk botanikçiler  ile birlikte isimlendirerek  dünya bilim literatürüne katmışlardır. Bunlardan ilki Cephalaria duzceënsis  N. Aksoy & R. S. Göktürk (Düzce Pelemir Otu), ikincisi ise Centaurea yaltirikii N. Aksoy, H. Duman & A. Efe (Düzce Peygamber Çiçeği ) olarak isimlendirilmiştir. Centaurea yaltirikii (Düzce Peygamber Çiçeği), Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Hayri Duman ve İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Asuman Efe ile birlikte morfolojik ve sistematik çalışmalar yapılarak isimlendirilmiştir. Bu bitki türüne,  Türkiye Florası’nda birçok odunsu taksonun isimlendirmesini yapmış, Orman Botaniği konusunda önemli eserler vermiş ve birçok botanikçinin yetişmesine katkıda bulunmuş olan, İ.Ü. Orman Fakültesi  Orman Botaniği Anabilim Dalı emekli öğretim üyelerinden, hocamız  Prof. Dr. Faik Yaltırık’ın ismi verilmiştir. Yeni bulunan  Centaurea yaltirikii (Düzce Peygamber Çiçeği) ile birlikte Türkiye Florası’ndaki Peygamber çiçekleri (Centaurea)’nın sayısı 196’ya ulaşmıştır.  Centaurea yaltirikii (Düzce Peygamber Çiçeği)’in  tehlike durumu ülkemizin de taraf olduğu Uluslararası Bern  ve Bitki Koruma Sözleşmesi’ne göre (IUCN)  10 km² lik alanda 250 bireyden az bireye sahip olduğundan dolayı Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı’na göre (CR) çok tehlike  (Critical Endangered) altında bulunmaktadır. Elmacık Dağları’nda doğa korumaya yönelik çalışmalara başlanmaz ise Düzce bölgesine özgü bu endemik iki bitki türünün tehlike durumu  (EW) doğada tükenmiş (extinct in  the wild) statüsüne dönüşmekle karşı karşıya bulunmaktadır. Bu nedenle, neslinin devam ettirilmesi için yerinde koruma kriterine (in-situ)  göre doğal habitat alanlarının acil olarak koruma altına alınıp, neslinin devam ettirilmesi gerekmektedir.”  


Doç. Dr. Zülkif Dağlı'nın "toplum bilincini yaratmada" örnek olmasını, kendisinin de "botanik tarihinde koruma" konusunda anılmasını dilerim. Valimizin özgeçmişi: Doç. Dr. Zülkif Dağlı, 1966 yılında Antalya'da doğdu. İlk orta ve lise öğrenimini Antalya’da tamamlamasının ardından, 1988 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun oldu. 1989 yılında  Uşak İli Kaymakam Adayı olarak mesleğe başladı. Ardından, 1993-1995 yılları arası Isparta Yenişarbademli Kaymakamı, 1995-1997 yılları arası Siirt Baykan Kaymakamı, 1997-1998 yılları arasında Çorum Bayat Kaymakamı, 1999-2002 yılları arasında Ardahan Vali Yardımcılığı görevlerinde bulundu.    2002-2006 yılları arasında Kastamonu Vali Yardımcısı görevindeyken, geçici görevli olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Danışmanlığı ile D.P.T. Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğünde Avrupa Birliği Mali Yardımları alanında çalıştı. 2006-2007 yıllarında Antalya İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği görevi ve ardından 2008 yılında Isparta Vali Yardımcılığı görevini yürüttü. 2009-2016 yılları arasında İzmir Vali Yardımcısı iken Adnan Menderes Havalimanı Mülki İdare Amirliği ile Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı görevlerini ifa etmiş olan Doç. Dr. Zülkif DAĞLI, 2016 ile 2020 tarihleri arasında Düzce Valiliği görevini yürütmüştür. Kaymakamlık tezi olarak, İngiltere'de Yerel Yönetimlerin Yapısı ve İşleyişi konusunu ele aldı. 1997 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünde 'Türkiye'de Merkezi Yönetimin Yerel Yönetimler Üzerindeki Denetimi' konusunda yüksek lisans, 2003 yılında T.O.D.A.İ.E. Kamu Yönetimi Uzmanlık Programında 'Türkiye'de Yerel Yönetim Birlikleri'nin Yapısı Fonksiyonları ve Çalışmaları' konusunda yüksek lisans yaptı. 2004 yılında ATAUM Avrupa Birliği Uzmanlığını bitirdi.  Ankara Üniversitesinde Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi alanında "6360 Sayılı Yasanın Getirdiği Genişletilmiş Büyükşehir Modeli ile Yerel Kamusal Hizmetlerin İl Sınırlarına Kadar Genişlemesinin Etkileri: Kocaeli ve Sakarya Örneği" konusu ile doktora tezini tamamlamıştır.  20.11.1998 - 15.08.1999 askerlik görevini tamamladı. 09.11.1990 - 08.11.1991 tarihleri arasında İngiltere'de bulundu. Havacılık güvenliği ve yerel yönetimler konularında ulusal ve uluslararası proje ve çalışmalarda yer aldı.   09.06.2020 tarih ve 2020/274 sayılı Resmî gazetede yayımlanan atama kararıyla Samsun Valisi görevine atanmış olan Doç. Dr. Zülkif DAĞLI,  evli ve üç çocuk babası olup İyi derecede İngilizce bilmektedir." T.C. Samsun Valiliği 

Babam yaşasaydı eminim pek güzel sohbet ederlerdi valimiz ile ülke topraklarımızdan, Düzce’den İngiltere’ye...   

"Çerçöp mü topluyorsun?" sözcüklerini duyan babam üzülürdü. Hele sadece zevk için bir yaprak kopartıp yere atan kişilere pek kızardı. Ağaç dallarını sallayan çocuklara "Çocuğum, senin kolunu böyle sallasam hoşuna gider mi?" diye uyarırdı. Çocuk da anne babası da şaşkınlıkla babama bakardı. Allah'tan yaşına hürmeten ters bir söz söylemezlerdi ama ben yine de tedirgin olurdum. Eminim daha güzel yerlere varacak ülkemiz. Umuyorum ki ağaç ve çiçeklerin Lâtince adlarını da öğrenecek yeni nesil. Şimdi de babamın kıymetli bir öğrencisinin (Atilla Yıldırım) bu konudaki yorumunu eklemek isterim: Sevgili hocama rahmet diliyorum, ruhu şad, mekânı cennet olsun. Peygamber çiçeğine bizim yörede (Kırşehir)  Düğmecik denir, mor çiçekli olanında var. Lise yıllarında öğretmenliğini yapan Numan Kurt hocamın Düğmecik hikayesini (10.01.2010) sizinle paylaşayım istedim: 

Baharda Düğmecik Otu, Çiçekleri Mavi 

Evde "ot" olmaktan biraz olsun kurtulmak için bugün de bir ot yazısı yazdım. 

“Çay içinde ot bitmiş 

Kuzular yayılsın diye 

Ali'm de kakül kestirmiş 

Kızlar bayılsın diye” 

Bu halk türküsünü dinleyince aklıma çocukluğumda eve düğmecik otu taşıdığım günler geldi. Kızlar bayılsın diye kakül falan kestirmedik; ama tarlalardan, tırmanlardan eve eşeklerle çok ot getirdik. Nedir “ot” dediğin? Kırlarda, tarlalarda büyüyen küçük, yeşil bitkiler. Gerçek anlamı bu. Bir de insanlara yakıştırılan mecaz anlamı var. “Ot gibi adam” ya da “Ot gibi yaşıyor.” dediğimizde o kişinin dünyadaki nimetlerden yararlanmayan, sosyal yönü zayıf olan biri olduğu aklımıza gelir. Bazen bilgisiz insanlar için de kullanılır. Üretmeyen, etliye sütlüye karışmayan, dünyadan haberi olmayanlar için söylenir bu deyim. Gerçek anlamda “ot” ise bazı hayvanların en çok sevdiği yiyeceğidir. “Ağılda bir oğlak doğunca derede ot biter.” İlgimi çekti bu söz. Kaşgarlı Mahmut söylemiş. Sözden çıkan anlam şu: Dünyaya gelen, varlık sahnesinde boy gösteren her canlı kısmetiyle gelir. Yeryüzündeki denge, doğanın dengesi; üzerinde yaşayan varlıkların gereksinimlerine göre oluşmuş. Doğru olan insanoğlunun bu dengeyi bozmamasıdır. Çocukluğumda köyümün çok bereketli bir arazisi vardı. Özellikle köyün değişik isimlerle anılan bazı mevkilerinde buğday, arpa, pancar çok iyi yetişir; bir tarla bile koskoca bir aileyi geçindirmeye yeterdi. O zamanlar tarlalar birkaç metre eşildiği zaman su çıkardı. Bu saydığım ürünlerin yanında boş kalan tarlalarda ya da tırman, keli gibi isimler verdiğimiz tarla aralarında otlar topraktan fışkırırcasına büyürdü. Bir ineğin önüne samanla birlikte ottan çekilmiş “kes”i koysanız o inek samanın yüzüne bile bakmaz. Ot, koyun, keçi ve büyük baş hayvanların en değerli yiyeceğidir. O “kes” adını verdiğimiz ot samanını yosmak, samanlığa yerleştirmek ayrı bir çiledir. Yostuktan sonra günlerce burnunuzdan yeşil su gelir. Saman yosmaktan daha berbattır.  Çocukluğumuzun bize en tanış olan, hayvanlarımızın da çok sevdiği ot “düğmecik otu” idi. 

Otlar büyür 

Açar düğmecik otunun mavi çiçeği 

Aklıma düşer memleketimin uzayıp, kıvrılıp giden yolları 

Ekinler arasında cır cır öten çekirgesi 

Börtü böceği 

Ekinler biçilmeye iki üç ay kala sığırın karnı pek doymazdı köy yerinde. Otlayacak yer bulamazdı hayvanlar da ondan. Ekin tarlalarının arasındaki ot bürümüş boş tarlalara giremeyen, tırmandaki otları da yiyemeyen sığır sıpa aç dönerdi akşam üzerleri ahırlara. Aç dönen sığırın karnını doyurmak bize düşerdi. O tırmanlardaki, boş tarlalardaki otlardan yolar, eşeklere şelekleri yerleştirir, sığır gelmeden önce eve dönerdik. İnekler doymalı ki süt vermeliydi. En çok getirdiğimiz ot da düğmecik otuydu. Biz köy çocukları için eşeğe yüklü şeleklerin ortasındaki otun üzerine kurulmak, koltuğa oturmaktan daha rahattı. Ben o koltuğa (!) oturmayı çok severdim.  

"Hiç unutmadım düğmecik otunun mavisini 

Şimdi gidiyorum köyüme 

Bu güzelim ot da tükenmiş 

Çakırdikeniyle pis kokulu üzerlik 

Dururken yerinde" 

İneklerin eve aç döneceği bir bahar gününde, akşama doğru eşekle getirdiğim bolca düğmeciği evle ahırın arasına serpiştirdik. Sığır, köye aşağı mahalleden girer, köyün yukarısına dek evlere dağılırdı. Bizim ev aşağı mahalledeydi. Evin önüne serdiğimiz otları diğer hayvanlardan korumak için otun çevresinde yerimizi almıştık. Yine de aç dönen inekler, o taze kokulu düğmecik otuna saldırdı. Bunu gören ağabeyim onları kovalamak için eline bir taş alıp ineklere fırlattı. İneklerden birinin karnının altından geçen taş yere çarparak benim gözüme geldi. O anda gözümü kapattığım için göz altımda derin yara açtı. Köyde ne ilaç ne sağlıkçı var. Beni bağırta bağırta yaraya bir yerden güç bela bulunan tentürdiyotu sürdüler. Çektiğim acı anlatılmaz. Yaranın izi hiç kaybolmadı sağ gözümün altında. O izi gördükçe olayı ve de düğmecik otunun mavisini hatırlarım. Bunları yazarken yine yaraların o zamanki köy yerinde tedavi edilişi ile ilgili başka bir olayı anımsadım: Pancar sökme mevsimi. İşçiler söküyor, kadınlar ve biz çocuklar da kırpıyoruz pancarı. Bıçağı indiriyoruz pancarın pürüne. Yeşil yaprakları ayrılıyor kökten. Bıçak bir keresinde pancarı tuttuğum sol elimin işaret parmağını yan taraftan, tırnağa yakın yerden sıyırdı aldı. Kan durmuyor. Oradaki kadınlar: "Hemen parmağına işe!" dediler. Ben uzaklaşıp bu işi yaparken onlar da bir kâğıt parçasını yakıp külünü yaraya bastırdılar. İki mikrop birbirini nötrleştirerek (!) bizim yaraya ilaç olmuştu anlaşılan. Kıfır Hacı Emmi'nin Boruklu Çökük'teki tarlasında başka hangi ilaçla hangi tedavi uygulanırdı ki (!)... 

"Bugünün çocuklarına yapılan sünneti 

Küçücük yaralara atılan dikişi 

Görüyorum da 

Nasıl sağlıkla ulaştığımıza 

Bu günlere 

Şaşırıyorum" 

 

Uluslararası Bern  ve Bitki Koruma Sözleşmesi'ne göre (IUCN) kayda giren bitki kardeşim "Centaurea yaltirikii (Düzce Peygamber Çiçeği)’ni keşfeden ve korumaya çalışan herkese çok teşekkür ediyor, "Toplum Bilinci"ne örneklerin çoğalmasını diliyorum.  


Rengigül Ural, 1 Mayıs 2021